Hayvanların Aklı Var mıdır?
1 sayfadaki 1 sayfası
Hayvanların Aklı Var mıdır?
Bugün derste değerli bir hocamız, biraz felsefe yaptı. (: Gündelik bilgi ile bilimsel bilgi arasındaki farklılıklara değinirken, nereden geldiyse konu “hayvanlarda akıl” konusuna geldi. Biraz düşünüp şaşırtıcı örneklerle hayvanların akıl taşıdıklarını düşününce, konuyu biraz daha irdelemek istedik.
Bugüne kadar yapılan bazı araştırmalarla, hayvanların aklı olmadığını ortaya koyan sonuçlara ulaşılmış. Bazı bilim adamları bunu kabul ediyor, bazıları kabul etmiyor. Ben, sadece aklıma takılan birkaç soruyu sizlerle paylaşıp, sonuca beraberce ulaşmayı umuyorum. Şimdi, basitçe düşünecek olursak, hayvanlarda aklın olduğunu kabul edebilmek için, akıl olmadan yapılamayacak bazı davranışları hayvanlarda görmek gerekiyor.
Öncelikle “öğrenme” ile başlayalım. “Öğrenme nedir?” diye düşündüğümüzde, en yalın tanımıyla “İnsan davranışları üzerinde meydana gelen kalıcı izli davranış değişiklikleridir.” deriz. Öğrenmenin akılla yapıldığı tartışılamaz bir gerçektir. Yani kişi, öğrenmelerin gerektirdiği yaptırımları, aklını kullanarak yapar ve tam bir öğrenme gerçekleştirir. Peki, “Hayvanlar öğrenebiliyor mu?” diye düşünelim. Bence öğreniyor. Çünkü öğrenme olmadan gerçekleşmesi imkansız örnekler görüyoruz.
Bu örneklerden birisi “maymunlar” ın kapalı bir cam kafesin içindeki muzu alabilmeleri için çubuğu kullanmalarıdır. Bilim adamları önce cam ve içini gösteren bir kafese, üstten sarkacak şekilde birkaç tane muz asıyorlar. Sonra o muzların bir çubuk yardımıyla çıkarılabileceği bir delik açıyorlar. Çubuğu kafesin yanına bırakıp maymunu odaya alıyorlar. Maymun önce içgüdüsel davranışlarla kafesin üzerine çıkıyor. Üzerinde zıplıyor, kafese vuruyor, eliyle içeriden muzları çekmeye çalışıyor; fakat bir türlü alamıyor. Belki de “aniden öğrenme” teorisini örnekleyecek bir işlemle, hemen yandaki çubuk ile muzları alabileceğini düşünüyor ve çubuğu delikten sokarak muzu dışarı çıkarmayı başarıyor. Maymun, burada deneyerek bir şeyler öğreniyor ve içgüdüden çok uzak bir davranışla izlenebilir bir davranışta bulunuyor. Bu, hayvanlarda öğrenme olabileceğini düşündürüyor.
İkinci örnek, muhabbet kuşları veya papağanların şaşırtıcı “dil” gelişimleridir. İlgilenenler bilirler, özellikle dişi muhabbet kuşlarının çoğu, ev ortamında basit birkaç eğitimle sözcükleri çok iyi bir şekilde söyleyebilirler. Kuşkusuz kuşlar, teleffuz ettikleri sözcüklerin anlamlarını bilmiyorlar; fakat bir şekilde o sesleri bir yerlere kodluyorlar. Belki bunu hayvanların dillerinde bir takım değişiklikler yapmak ve onları taklit yoluyla insanlaştırmak diye algılanabilir; fakat papağanların insanları ayırt ederek bazı şeyler söylemeleri oldukça şaşırtırıdır. Papağanın çocuğa ayrı adla, annesine ayrı adla seslenmesi onun “hatırlama” ve “ayırt etme” gücüne sahip olduğunun göstergesidir. Anımsama (hatırlama) işleminin gerçekleşebilmesi için, verilerin kaydedilebileceği bir yerin olması gerekiyor. Bu da hayvanlarda aklın var olduğuna işaret ediyor.
Bu konuda örnek çok. Ben son bir tane örneği de anlatayım. Psikoloji derslerinde meşhur “Pavlov‘un köpeği” deneyi ile anlatılan klasik koşullanmaya benzer bir “edimsel koşullanma” konusu vardır. Genellikle bu konuda şu örnek verilir: Dört tarafı kapalı bir kutu vardır. Kutunun bir köşesinde kendini çok belli etmeyen bir düğme vardır. Kutunun içine fare bırakılır. Fare biraz dolaşır oralarda. Acıkınca içgüdüsel olarak gezinip yiyecek arar. Rastlantı sonucu kutudaki düğmeye dokunur ve üstten bir parça peynir düşer. Fare ilk başta anlayamaz bunu. Yeniden acıkınca dolaşmaya başlar ve yine o düğmeye rastlantısal olarak basar. Yine peynir düşer ve fare artık düğme ile peyniri özdeşleştirmeye başlar. “Edim” e dayalı bir öğrenme sonucu fare, oradaki düğmeye basınca peynirin düştüğünü “öğrenir” ve acıkınca sürekli o düğmeye basar. Yavuz Tanyeri
Yukarıdaki örnekte fare, kesinlikle bir “öğrenme” gerçekleştiriyor. O düğmeye basıldığında peynirin düşeceğini öğreniyor. Bu da demektir ki, akıl temelinde yapılan bir işlem olan “öğrenme“, hayvanlar tarafından çok sıkça yapılıyor. İşte bu öğrenme ürünü davranışları temel alarak, bilim adamlarının bir kısmı, hayvanlarda da akıl olduğunu; fakat bu aklın çok sınırlı olduğunu kabul ediyorlar. Öyle örnekler var ki, akıl olmadan yapılması olanaksız şeyler gerçekten.
Din bilginleri, Allah‘ın “Ben insanları, akıl vererek üstün kıldım.” sözünden hareketle hayvanlarda aklın olmadığını, onlarda sadece “his, şevk, içgüdü” gibi duyguların olduğunu söylüyorlar. Hatta aklı ikiye ayırarak, “akl-ı maaş” ve “akl-ı maad” diye iki tür aklın var olduğuna ve “akl-ı maaş” ın hayvanlarda da olduğunu savunanlar da var.
Bir köpeğin sahibini 10 yıl sonra görse bile hatırlaması; bir ceylanın aslandan kaçmak için anlık olarak nereye doğru kaçacağını düşünmesi; bir sincabın cevizleri almaya boyu yetmeyince, çevreden tahtaları getirip onların üstüne çıkarak cevizleri alabilmek için hesap yapması; farenin peyniri alabilmek için düğmeye basmayı öğrenmesi… hep akıl ve zekâ temelinde gerçekleşebilecek işlemlerdir. Ayrıca bilim adamlarının kabul ettiği gibi “hayvansal ruh” a benzer bir “hayvansal akıl” ın var olabileceği düşüncesi de olasıdır.
Bugüne kadar yapılan bazı araştırmalarla, hayvanların aklı olmadığını ortaya koyan sonuçlara ulaşılmış. Bazı bilim adamları bunu kabul ediyor, bazıları kabul etmiyor. Ben, sadece aklıma takılan birkaç soruyu sizlerle paylaşıp, sonuca beraberce ulaşmayı umuyorum. Şimdi, basitçe düşünecek olursak, hayvanlarda aklın olduğunu kabul edebilmek için, akıl olmadan yapılamayacak bazı davranışları hayvanlarda görmek gerekiyor.
Öncelikle “öğrenme” ile başlayalım. “Öğrenme nedir?” diye düşündüğümüzde, en yalın tanımıyla “İnsan davranışları üzerinde meydana gelen kalıcı izli davranış değişiklikleridir.” deriz. Öğrenmenin akılla yapıldığı tartışılamaz bir gerçektir. Yani kişi, öğrenmelerin gerektirdiği yaptırımları, aklını kullanarak yapar ve tam bir öğrenme gerçekleştirir. Peki, “Hayvanlar öğrenebiliyor mu?” diye düşünelim. Bence öğreniyor. Çünkü öğrenme olmadan gerçekleşmesi imkansız örnekler görüyoruz.
Bu örneklerden birisi “maymunlar” ın kapalı bir cam kafesin içindeki muzu alabilmeleri için çubuğu kullanmalarıdır. Bilim adamları önce cam ve içini gösteren bir kafese, üstten sarkacak şekilde birkaç tane muz asıyorlar. Sonra o muzların bir çubuk yardımıyla çıkarılabileceği bir delik açıyorlar. Çubuğu kafesin yanına bırakıp maymunu odaya alıyorlar. Maymun önce içgüdüsel davranışlarla kafesin üzerine çıkıyor. Üzerinde zıplıyor, kafese vuruyor, eliyle içeriden muzları çekmeye çalışıyor; fakat bir türlü alamıyor. Belki de “aniden öğrenme” teorisini örnekleyecek bir işlemle, hemen yandaki çubuk ile muzları alabileceğini düşünüyor ve çubuğu delikten sokarak muzu dışarı çıkarmayı başarıyor. Maymun, burada deneyerek bir şeyler öğreniyor ve içgüdüden çok uzak bir davranışla izlenebilir bir davranışta bulunuyor. Bu, hayvanlarda öğrenme olabileceğini düşündürüyor.
İkinci örnek, muhabbet kuşları veya papağanların şaşırtıcı “dil” gelişimleridir. İlgilenenler bilirler, özellikle dişi muhabbet kuşlarının çoğu, ev ortamında basit birkaç eğitimle sözcükleri çok iyi bir şekilde söyleyebilirler. Kuşkusuz kuşlar, teleffuz ettikleri sözcüklerin anlamlarını bilmiyorlar; fakat bir şekilde o sesleri bir yerlere kodluyorlar. Belki bunu hayvanların dillerinde bir takım değişiklikler yapmak ve onları taklit yoluyla insanlaştırmak diye algılanabilir; fakat papağanların insanları ayırt ederek bazı şeyler söylemeleri oldukça şaşırtırıdır. Papağanın çocuğa ayrı adla, annesine ayrı adla seslenmesi onun “hatırlama” ve “ayırt etme” gücüne sahip olduğunun göstergesidir. Anımsama (hatırlama) işleminin gerçekleşebilmesi için, verilerin kaydedilebileceği bir yerin olması gerekiyor. Bu da hayvanlarda aklın var olduğuna işaret ediyor.
Bu konuda örnek çok. Ben son bir tane örneği de anlatayım. Psikoloji derslerinde meşhur “Pavlov‘un köpeği” deneyi ile anlatılan klasik koşullanmaya benzer bir “edimsel koşullanma” konusu vardır. Genellikle bu konuda şu örnek verilir: Dört tarafı kapalı bir kutu vardır. Kutunun bir köşesinde kendini çok belli etmeyen bir düğme vardır. Kutunun içine fare bırakılır. Fare biraz dolaşır oralarda. Acıkınca içgüdüsel olarak gezinip yiyecek arar. Rastlantı sonucu kutudaki düğmeye dokunur ve üstten bir parça peynir düşer. Fare ilk başta anlayamaz bunu. Yeniden acıkınca dolaşmaya başlar ve yine o düğmeye rastlantısal olarak basar. Yine peynir düşer ve fare artık düğme ile peyniri özdeşleştirmeye başlar. “Edim” e dayalı bir öğrenme sonucu fare, oradaki düğmeye basınca peynirin düştüğünü “öğrenir” ve acıkınca sürekli o düğmeye basar. Yavuz Tanyeri
Yukarıdaki örnekte fare, kesinlikle bir “öğrenme” gerçekleştiriyor. O düğmeye basıldığında peynirin düşeceğini öğreniyor. Bu da demektir ki, akıl temelinde yapılan bir işlem olan “öğrenme“, hayvanlar tarafından çok sıkça yapılıyor. İşte bu öğrenme ürünü davranışları temel alarak, bilim adamlarının bir kısmı, hayvanlarda da akıl olduğunu; fakat bu aklın çok sınırlı olduğunu kabul ediyorlar. Öyle örnekler var ki, akıl olmadan yapılması olanaksız şeyler gerçekten.
Din bilginleri, Allah‘ın “Ben insanları, akıl vererek üstün kıldım.” sözünden hareketle hayvanlarda aklın olmadığını, onlarda sadece “his, şevk, içgüdü” gibi duyguların olduğunu söylüyorlar. Hatta aklı ikiye ayırarak, “akl-ı maaş” ve “akl-ı maad” diye iki tür aklın var olduğuna ve “akl-ı maaş” ın hayvanlarda da olduğunu savunanlar da var.
Bir köpeğin sahibini 10 yıl sonra görse bile hatırlaması; bir ceylanın aslandan kaçmak için anlık olarak nereye doğru kaçacağını düşünmesi; bir sincabın cevizleri almaya boyu yetmeyince, çevreden tahtaları getirip onların üstüne çıkarak cevizleri alabilmek için hesap yapması; farenin peyniri alabilmek için düğmeye basmayı öğrenmesi… hep akıl ve zekâ temelinde gerçekleşebilecek işlemlerdir. Ayrıca bilim adamlarının kabul ettiği gibi “hayvansal ruh” a benzer bir “hayvansal akıl” ın var olabileceği düşüncesi de olasıdır.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz